6 Haziran 2012 Çarşamba

Istanbul Efendisi*

*Istanbul Efendisi: TDK sözlüğünde "Genellikle Istanbul'da oturan kibar, saygılı, alçakgönüllü, olgun, çelebi ve yardımsever kimse" tanımıyla geçen bu tabir, Osmanlı'da bugünkü karşılığıyla; hakim, belediye başkanı hatta valinin yetkilerine sahip olan Istanbul Kadısı'nın unvanıdır.

Bu oyun şimdilerde asla bir arada düşünemediğimiz "şeylerin" bir zamanlar hep birlikte ve uyum içinde olduğunu gördüğünüz bir oyun. Bu oyun, sevgili Engin Alkan'ın Doğu ve Batı'nın yakalarını bir araya getirdiği bir oyun. Bu oyun, kendinizi Tim Burton filmindeymişsinizcesine Osmanlı kokularını içinize çektiğiniz bir oyun. Bu oyun, kadınların pompadour topuklar üzerinde şalvarlarıyla Hıdırellez ateşinden atladığı bir oyun. Bu oyun, Osmanlı ezgilerinin her demden kulaklarınıza ikram edildiği bir oyun. Dolayısıyla manevi bir ziyafete hazır olun, belki de asla nereden geldiğini düşünmediğiniz bazı deyimleri "hıııııııııııııııııı!" diyerek birdenbire unutmamacasına öğrenebilirsiniz. Bir de insanların, başka insanların fanatizm haline getirdikleri bazı inançlarının nasıl da kendi amaçlarına uygun şekilde kullanabileceğini Musahipzade Celal'in hicivli kaleminden izleyeceksiniz. Ah o cinler, ah o periler, ah o bağlanan yıldızlar...


Ben bu oyunu ikinci kez izledim, yine olsa yine giderim. Zaten beni bilenler bilir ki yönetenin Engin Alkan ya da oynayanlardan birinin Mert Turak olduğunu okuduğumda oyunun içeriğine hiç bakmadan bilet alan bir insanım. Öylesine güvenirim o isimlere. 

Cemil Topuzlu'ya ulaştığımızda oyunun başlamasına yarım saatten fazla olmasına karşılık daha o zamandan bir mahşer yerine dönmüştü kapıların önü. Her ne kadar bu insanların tepki olarak tiyatroya akın ettiğini düşündürecek ya da dillendirecek olmaya müsait olsa da bugüne kadar olan deneyimlerime dayanarak söylüyorum ki: "Asla öyle değil, tiyatrolar bu ülkede hep kapalı gişe oynar. Hatta o biletler en az iki hafta öncesinden biter." 

Mekanımız isminden de anlaşılacağı gibi Istanbul. Oyun Istanbul Efendisi'nin okuma-yazma bilmeyen kızı Esma Hanım'ın (Derya Çetinel) bir tütün tüccarının oğlu Safi Çelebi'ye (Ümit Taşdöğen) mendil atmasıyla başlar. Güzel hanıma abayı yakan Çelebi ise kendini esirci Çengi Afet'in eteğinde "Derdime bir çare" diye yalvarırken bulunca entrikalar başlıyor. Çengi Afet'i canlandıran Sevil Akı sahnedeki cilveleriyle "kadın!" dedirtmeyi başarıyor ve karakterin kurnazlığı da ayrıca göz dolduruyor. Ama benim oturduğum yerde katıla katıla gülmeme en ama en çok sebep olan sahne; aklı kıt bilinen Molla İrfan'ın (Çağlar Çorumlu) yıldızları kutsal kabul edip burçlar kitabını öpecek kadar değer veren babası Savleti Efendi (Engin Alkan) tarafından bu konuda sınava tabi tutulurken arkada Menteş Ağa'nın (Zafer Kırşan) verdiği kopyaları uzunca bir süre anlayamayıp, onu sesli taklit etmesi sırasındaydı. 

Müzikli oyun olduğundan bahsetmiştim zaten, ki bir de Müzikal Geceler bünyesinde de izleme fırsatı buldum, geçen yıl bilet bulamayıp mahrum kalmıştım. Velhasıl, beni bu konuda en çok tatmin eden şarkılardan biri üç ayrı dilde söylenen "Kalenin Bedenleri" oldu. "Osmanlı" demiştik ya... Ama keşke Ümit Taşdöğen daha çok şarkı söyleseydi, o nasıl pamuk sesti öyle...

Çok fazla bahsedip sürprizlerini kaçırmaktan korktuğumdan burda sona erdiriyorum yazımı. Oyunun sonunda tüm Cemil Topuzlu ayaktaydı ve avuçlarımızı patlatırcasına alkışlıyorduk. Oyunun içinde en çok alkış alan replik ise Engin Alkan'ın dudaklarından döküldü: Şiddet yok! Sanata mani olmayın! Bırakın çalsın! Ve takdir edersiniz ki bu replik yeni değildi, yıllardır her hafta zikrediliyordu sahnede. 



Kısacası bu oyuna bilet bulabilirseniz gidiniz, gidiniz, gidiniz... 

Mani olmaya çalışanlara cevabınız da "Sus!muyoruz" olsun.

Bu oyun ve dönemiyle ilgili daha geniş ayrıntı burada yer almaktadır. Oyundaki şarkılara, deyimlere resimlere vs. ulaşabilirsiniz.



İlk 2 fotoğrafı aldığım konum: http://www.dizifilm.com/forum/showthread.php?t=77801
Hemen sol-üstteki foto ise  @AycanArik isimli twitter kullanıcısından.

Ayrıca bu oyunu Müzikal Geceler'de görmemi sağlayan Nijad Bilge Ülgen'e teşekkürü borç bilirim. :)