19 Kasım 2013 Salı

Ölüm Pornosu

     Bazı kitapları yazabilecek adamların sayısı ve isimleri bellidir. Bahsettiği şeylere ve üslubuna bakarsınız, dersiniz ki "Bunu ondan başkası yazamaz". İşte Chuck Palahniuk onlardan biri. Dövüş Klubü gibi filmi yapılmış olmasa da -ki bu onun için oldukça zor bir kitap- onun kadar sansasyonel bir eser olduğu aşikar. O zaman haydi birazcık bahsedeyim:


Özgün Adı: Snuff

Yazar Adı: Chuck Palahniuk
Yayınevi: Ayrıntı

Sayfa sayısı 194 olmasına rağmen bana iki gün gitmiş bir kitap oldu, benim için uzun bir süre aslında. Okurken bahsedilen sahnede olanlardan rahatsız oldum yer yer (ki kolay kolay bu tip hallere düşen bir kadın değilimdir). Başka türlü okuyan var mıdır bilmiyorum(yoktur herhalde) ama ben okuduğumu canlandırırım zihnimde; hani ter kokusu, tuvaletten taşan sidik, boxerla dolaşıp eline yüzüne sos bulaştırarak cips yiyen adamlar, sırası kendine geldiğinde hazır olmayı isteyip de mastürbasyon yapan adamlar, öte yanda kamerada iyi gözükmek istediği için vücudunun her yerini traş etmeye girişmiş adamlar, hiç birine aldırmadan ter kokusu içinde sırasını beklerken porno izleyen adamlar... bunların hepsinin bir arada ve tam 600 kişi olduklarını düşünmek beni rahatsız etti (etmişti). 
     Peki bunca adam neden bekliyor? Yaşı geçkin porno yıldızı Cassie Wright hayatının filmini çekip adını tarihe kazımak istiyor ve tüm bu adamlarla montajsız çoklu-giriş filminde art arda birlikte olacak. Ölmemek için tüm hazırlıklarını (artık ne yapılacaksa) yapmış ama yine de bir hayat sigortası yaptırmış, risk çok büyük. Kimin için diye sorarsanız haklısınız çünkü hiçbir porno yıldızını ailesi kabullenmez. Cassie bir filmin çekimi sırasında gebe kalmış ve evlatlık verdiği bir çocuğu var.
     Orada olanları 4 kişinin perspektifinden okuyoruz. Bay72, Bay137, Bay600 ve Cassie'nin asistanı Sheila. Takdir edersiniz ki bu insanların zihnindeyiz ve olaylara böyle tanık oluyoruz. Bu kitabı bir erkek yazdı, bir erkeğin zihninin en çirkin ve en karışık yerlerine uzanabiliyoruz. Bay'lar anlatırken onların geçmişine ve düşüncelerine giriyoruz. Bay600'ün geçmişiyle Cassie'nin geçmişinde kesişen günler var, beraber anıları (hatırlamak isteyip isemeyecekleri tartışmalı). Bay72 onun çocuğu olduğunu iddia ediyor, annesini kurtarmaya gelmiş dediğine göre ellerinde bir buket beyaz gülle, Bay137 ise Cassie'nin tüm filmlerini ezbere bilip ona aşık olmuş bir adam. Sheila onları organize etmeye çalışırken bir yandan tiksinti bir yandan da bıkkınlık hissediyor. Genç bir kadının gözünden porno endüstrisinin tüm çöplüğüyle birlikte yansıması.
     Kitapta yalnızca porno sektörüyle ilgili şeylerden ya da o an olanlardan bahsedilmiyor.  Birazcık "Bunları biliyor musunuz?" da tadında. Mesela Marilyn Monroe'nun poposunun sallanması için topuklarından birini kısalttığından bahsediliyor. Bunun gibi çok bilinen 20.yy divalarının hayatlarındaki garip denilebilecek şeylerden "Harbiden doğru." vurgusuyla bahsediliyor. Ne bileyim elektrikli vibratörün hayatımıza ütüden ya da elektrikli süpürgeden önce girmesi gibi şeylerden de bahsediliyor mesela...
     Sonu elbette ki tuhaf, Fight Club'ı izlemişseniz sonunda nasıl da namluyu şakağımıza dayadığını hatırlarsınız. Bu o kadar mı tartışılır elbet ama ben Bay72 annesiyle ilişkiye girecek mi diye merakımdan devam etmeden duramadım ama siz bu tip şeylere hazır değilseniz okumayın. Bana sorarsanız her şeye rağmen okuduğuma memnunum.

     Bu kitap yanlış hatırlamıyorsam 18 ülkede yasaklılar listesinde (öyle ya, bir kütüphanede bulunmasını istemezsiniz bunun). Bizim ülkemizde de çevirmeninin başı epeyce ağrımıştı, dava halen sürüyor.  Yine de "yetişkin okuyucular için" ibaresi olsa üstünde hiç fena olmazdı(ismine rağmen evet).

12 Kasım 2013 Salı

22/11/63


     Yüzyıllardır yazmamışım gibi hissediyorum. Böyle hissetmeye de hakkım var sanırım, aylar önce Twitter fenomenlerinden birinin ültimatom verdiği düşünülürse... -yine de o zaman yazmadığıma göre ültimatom olmaktan çıkıyor-
   

Özgün Adı: 11/22/63

Yazar Adı: Stephen King
Yayınevi: Altın Kitaplar

Kennedy suikastının 50. yılına 10 gün kaldığını farkettiğimde yazmak ateşini söndürmek için epey çaba sarfetmem gerekecekti, birçoğunu da sarfettim zaten hal-i hazırda. Fakat o kadar çok komplo teorisi yazılmış, o kadar çok "ölmeseydi" fikriyle kaleme alınmış yazı vardı ki böylesine canlı bir kalemi atlayarak eleştiri yazmamak (naçizane) benim için  içimde büyüyen bir yaraya dönüşürdü. Söz konusu Stephen olduğunda edebiyat dünyasında pek "yazar" olarak anılmak istenmese de benim için akan sular duruyor, benim gibi daha çok insan olduğunun yadsınamaz yansıması olarak bu kadar çok beyaz perdeye aktarıldığını görüyoruz.

     Hani kitaplar vardır ya, açılması için biraz zaman tanımanız gerekir; bu onlardan değil. Daha başlar başlamaz "tavşan deliği"yle tanışıyorsunuz ki çocukluğunuzun hatta yetişkinliğinizin belki de en sarıp sarmalayan hikayesi Alice in Wonderland zihninizde canlanıyor ve kitabı elinizden bırakmanız biraz güç bir uğraşa dönüşüyor. Bendeki durumu 815 sayfalık bu kitabı vapurlarda gezdirmek oldu.

     Aslında bu tavşan deliğinin 1958'e açılan bir kapı olduğunu keşfettikten sonra kitabın asıl can alıcı cümlesi geliyor: Kennedy sağ kalabilir. Ama bunun elbette yanında getireceği birtakım zorlukları var. Lee Oswald tutuklandıktan iki gün sonra Jack Ruby tarafından öldürüldüğü için ifadesi alınamadığından bu işte yalnız olup olmadığını kimse bilemedi, kimse yalnız olduğundan %100 emin değildi ve %2'lik olasılık bile çok büyük bir olasılıktı. Oswald'ın ağzından kurban olduğunu söyleyen kısacık bir cümle çıkmıştı yalnızca, bu kadarı kime yetebilirdi? Erkenden Oswald'ın ortadan kaldırılması belki de tarihin akışını pek de değiştirmeyebilirdi, Kennedy yine de ölebilirdi. Geçmişe yolculuk da öyle pek kolay olamazdı; henüz kullanılmayan deyimler, bestelenmemiş şarkılar, yapılmamış yollar, bahsetmemeniz gereken doğmamış insanlar varken (ya da yokken) ve siz bunları zaten biliyorken ikili bir hayat sürmeliydiniz. Tıpkı kitabın kahramanı gibi, 2011'den gelip her şeyi tarih kitaplarından bilen, ters köşe spor müsabakalarının sonuçlarını bahis oynayıp para kazanmak için kullanmak üzere internetten öğrenmiş lise İngilizce öğretmeni Jacob Epping; Kennedy suikastını engellemek için George Amberson olarak kelebeğin kanatlarını fazla çırpmasına izin vermeden tarihi komple değiştirmek üzere 1958'de ve 1963'ün sonuna kadar orada yaşamak zorunda. Kolay mı? Hayır, asla!

     Peki Kennedy'yi kurtarmanın sonucu ne olurdu? Bunun bedelini kimler, ne şekilde öderdi? Kennedy'ye isabet eden kurşun da ıskalasaydı günümüz ne kadar değişirdi, biz nasıl etkilenirdik? Bu soruların cevaplarını Stephen King ayarında alacağınız soluksuz bir kitap olmuş.

     "Yazar bize neler sunmuş?" sorusunun cevabına geldiğimizde sonsözünde kendisinin de bahsettiği üzere tarihin akışına çok müdahalede bulunmamış, hatta birçok adres bile doğru. Hikayesine uysun diye bazı tarihleri değiştirmiş ki onu da üç hafta kadar öne aldığını söylüyor. Bu gerçeklik konusunda epey çaba sarfettiği de aşikar, çok da yardım almış; bu konuda hakkını vermeli, sürükleyici şekilde dönemin Amerika'sını ve Kennedy olaylarını öğrenmek için bir kaynak olamasa da entelektüel sohbetlerde kullanılabilecek türden. Karakterin başına gelenler; yeni hayatındaki işi, ilişkileri, kadınlara bakış ve yaklaşım biçimleri, insanların ona davranış biçimleri, endişeleri, karşılıklı korkuları... hepsi yeterince romantik, yeterince aptalca, yeterince ilkel, yeterince teknolojik ama fazlasıyla macera dolu. 

     Sonu mu? Stephen'dan beklenecek türden...

 


İlk fotoğrafı bizzat çektim, hemen üstteki ise starburstmagazine.com'dan.