12 Kasım 2013 Salı

22/11/63


     Yüzyıllardır yazmamışım gibi hissediyorum. Böyle hissetmeye de hakkım var sanırım, aylar önce Twitter fenomenlerinden birinin ültimatom verdiği düşünülürse... -yine de o zaman yazmadığıma göre ültimatom olmaktan çıkıyor-
   

Özgün Adı: 11/22/63

Yazar Adı: Stephen King
Yayınevi: Altın Kitaplar

Kennedy suikastının 50. yılına 10 gün kaldığını farkettiğimde yazmak ateşini söndürmek için epey çaba sarfetmem gerekecekti, birçoğunu da sarfettim zaten hal-i hazırda. Fakat o kadar çok komplo teorisi yazılmış, o kadar çok "ölmeseydi" fikriyle kaleme alınmış yazı vardı ki böylesine canlı bir kalemi atlayarak eleştiri yazmamak (naçizane) benim için  içimde büyüyen bir yaraya dönüşürdü. Söz konusu Stephen olduğunda edebiyat dünyasında pek "yazar" olarak anılmak istenmese de benim için akan sular duruyor, benim gibi daha çok insan olduğunun yadsınamaz yansıması olarak bu kadar çok beyaz perdeye aktarıldığını görüyoruz.

     Hani kitaplar vardır ya, açılması için biraz zaman tanımanız gerekir; bu onlardan değil. Daha başlar başlamaz "tavşan deliği"yle tanışıyorsunuz ki çocukluğunuzun hatta yetişkinliğinizin belki de en sarıp sarmalayan hikayesi Alice in Wonderland zihninizde canlanıyor ve kitabı elinizden bırakmanız biraz güç bir uğraşa dönüşüyor. Bendeki durumu 815 sayfalık bu kitabı vapurlarda gezdirmek oldu.

     Aslında bu tavşan deliğinin 1958'e açılan bir kapı olduğunu keşfettikten sonra kitabın asıl can alıcı cümlesi geliyor: Kennedy sağ kalabilir. Ama bunun elbette yanında getireceği birtakım zorlukları var. Lee Oswald tutuklandıktan iki gün sonra Jack Ruby tarafından öldürüldüğü için ifadesi alınamadığından bu işte yalnız olup olmadığını kimse bilemedi, kimse yalnız olduğundan %100 emin değildi ve %2'lik olasılık bile çok büyük bir olasılıktı. Oswald'ın ağzından kurban olduğunu söyleyen kısacık bir cümle çıkmıştı yalnızca, bu kadarı kime yetebilirdi? Erkenden Oswald'ın ortadan kaldırılması belki de tarihin akışını pek de değiştirmeyebilirdi, Kennedy yine de ölebilirdi. Geçmişe yolculuk da öyle pek kolay olamazdı; henüz kullanılmayan deyimler, bestelenmemiş şarkılar, yapılmamış yollar, bahsetmemeniz gereken doğmamış insanlar varken (ya da yokken) ve siz bunları zaten biliyorken ikili bir hayat sürmeliydiniz. Tıpkı kitabın kahramanı gibi, 2011'den gelip her şeyi tarih kitaplarından bilen, ters köşe spor müsabakalarının sonuçlarını bahis oynayıp para kazanmak için kullanmak üzere internetten öğrenmiş lise İngilizce öğretmeni Jacob Epping; Kennedy suikastını engellemek için George Amberson olarak kelebeğin kanatlarını fazla çırpmasına izin vermeden tarihi komple değiştirmek üzere 1958'de ve 1963'ün sonuna kadar orada yaşamak zorunda. Kolay mı? Hayır, asla!

     Peki Kennedy'yi kurtarmanın sonucu ne olurdu? Bunun bedelini kimler, ne şekilde öderdi? Kennedy'ye isabet eden kurşun da ıskalasaydı günümüz ne kadar değişirdi, biz nasıl etkilenirdik? Bu soruların cevaplarını Stephen King ayarında alacağınız soluksuz bir kitap olmuş.

     "Yazar bize neler sunmuş?" sorusunun cevabına geldiğimizde sonsözünde kendisinin de bahsettiği üzere tarihin akışına çok müdahalede bulunmamış, hatta birçok adres bile doğru. Hikayesine uysun diye bazı tarihleri değiştirmiş ki onu da üç hafta kadar öne aldığını söylüyor. Bu gerçeklik konusunda epey çaba sarfettiği de aşikar, çok da yardım almış; bu konuda hakkını vermeli, sürükleyici şekilde dönemin Amerika'sını ve Kennedy olaylarını öğrenmek için bir kaynak olamasa da entelektüel sohbetlerde kullanılabilecek türden. Karakterin başına gelenler; yeni hayatındaki işi, ilişkileri, kadınlara bakış ve yaklaşım biçimleri, insanların ona davranış biçimleri, endişeleri, karşılıklı korkuları... hepsi yeterince romantik, yeterince aptalca, yeterince ilkel, yeterince teknolojik ama fazlasıyla macera dolu. 

     Sonu mu? Stephen'dan beklenecek türden...

 


İlk fotoğrafı bizzat çektim, hemen üstteki ise starburstmagazine.com'dan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder